Seray Sayar Levent | 04 Temmuz 2025 | Alt Manşet, Genel, Gündem, Manşet, Son Dakika, Sürmanşet, Tüm Manşetler, Yerel Haberler A- A+
“Hayır”ı Hiç Duymamış Çocuklar ve Gelecekteki Hal-i Pür Melalleri (keder dolu durumları) Ve karşımız da bizim, “ilgili ebeveyn” adı altında mahvettiğimiz hayatlar… “Benim çocuğum her istediğini alır, üzülmesine dayanamam.”Evet… İşte karşınızda: mini bir tiran! (Tiran teriminin kökeni klasik Yunanistan’a kadar uzanır anlamı zalim, baskıcı demektir ) Küçükken “hayır” kelimesini hiç duymamış, düşmeden kaldırılmış, ağlamasın diye çikolata stoklanmış, her “istemem” ine üç farklı seçenek sunulmuş bir nesilden bahsediyoruz.Şimdilik evde minik bir kral, ileride ofiste iş arkadaşlarının kâbusu. Küçükken:Market raflarında yere yatan çocuk,Okulda sıraya girmeyi “eziklik” sayan,“Bu benim hakkım” cümlesini gerekçesiz kullanan,Ödevini yapmayan ama “neden düşük aldım?” diye öğretmene trip atan… Ortalar da minnak gövdeleriyle krallığını ilan etmiş, daha sonra da akademik başarı sağlamış olsalar da tiranların ortalarda gezdiği bir toplum… Peki, “azıcık sınırsız olsa ne olur ki?” Dediğimizde “neler olmuyor ki” yi hep beraber okuyalım. “Hayır”ı Hiç Duymamış Çocuklar: Minik Krallardan Büyük SorunlaraÇocuklarımıza kıymet vermek elbette ki görevimiz. Ancak “kıymet vermek” ile “her dediğini yapmak” arasındaki ince çizgi, bazen o kadar silikleşiyor ki…İşte karşımıza, sınır tanımayan, hayır kelimesini duymamış ve her talebi yerine getirilmiş minik bireyler çıkıyor. Şimdilik evde sevimli bir prens ya da prenses… Ama ya ileride? AŞIRI ŞIMARTMANIN GELİŞİMSEL SONUÇLARISabırsızlık: Öz denetim zayıflığı. Sabretmeyi hiç öğrenmedi ki! 5 saniye bile beklemez, çünkü dünyayı o çevirmiyor mu zaten? Beklemeye tahammülü olmayan, sıra kavramını bilmeyen çocuklar.Empati eksikliği: Sadece kendi duygularına odaklı bireyler yetişiyor. Çünkü sürekli onun duyguları önemliydi, başkası üzülürse “onun problemi”.Kriz yönetememe: İlk reddedilişte ya öfke ya da derin kırgınlık.Sürekli onay arayışı: “Ben özelim” algısıyla büyüyen çocuk, küçük eleştiride dağılabiliyor.Frustrasyon toleransı sıfır : Yani canı sıkıldığında kıyamet kopuyor. Aristoteles: “Erdem, aşırılıkla eksiklik arasında bir dengedir.” Aşırı hoşgörü, erdemli birey değil, dirençsiz birey doğurur. BU ÇOCUKLAR İLERİDE NEYLE KARŞILAŞIR? Arkadaşlık ilişkilerinde kırılganlık. Akademik hayatta sorumluluktan kaçış. İş hayatında her talebi “hak” sanma eğilimi. İlişkilerde sürekli ilgi, ilgi, biraz daha ilgi… Ve sonunda; hayata karşı kırgın, sürekli dış etkenleri suçlayan ama asla kendine dönmeyen bireyler…Epiktetos: “Her şey bizim elimizde değildir; ama nasıl tepki vereceğimiz elimizdedir.”Ancak hiç hayır duymamış bir çocuk, hayata olumlu tepki vermeyi nereden öğrensin? ÇÖZÜM NE? Aslında çok kolay… Sınırlar koymak. Gecikmeli tatmini öğretmek. Zorlanmasına izin vermek. Hayır demekten korkmamak. Çünkü çocuğa hayır demek; onun mutluluğuna engel olmak değil, dayanıklı bir kişilik inşa etmektir. “Sevgi sınır tanımaz” diyorsanız, bir daha düşünün. Sınırsızlık sevgi değil, çocuğun geleceğine konmuş bir tuzaktır. Gelecekte ne oluyor?İlk reddedilişte “beni çekemiyorlar” krizine girer.Müdürüne “ama ben bunu istemedim” diye surat asar.Sevgilisi ayrılmak isteyince “bloklayacağım, çünkü onun duyguları önemli değil, benim canım acıyor.” “İnsanın ne olduğu değil, ne olduğu sandığı önemlidir.”— Montaigne(Kendini sonsuz değerli sanan çocuğa gelsin.) Filozoflardan notlar:Aristoteles der ki: “Erdem, aşırılıkla eksiklik arasında bir dengedir.”Ama bizim minik, erdem değil çikolatalı gofret seçmeyi biliyor sadece. Immanuel Kant: “Öyle davran ki, davranışın evrensel yasa olabilsin.”Eğer herkes markette yere yatarsa, değil yasa, zemin kalmaz. Epiktetos: “Her şey bizim elimizde değildir ama nasıl tepki vereceğimiz elimizdedir.”Ama bu çocuklar ilk olumsuzlukta “hayat bana haksızlık yapıyor” diye hemen sanal’a koşar. Mizahi ama gerçek bir uyarı:Şımarıklık ilk başta tatlı bir kabarcık gibidir. Ama zamanla büyür, büyür ve bir gün… patlar. İş yerinde, ilişkilerde, arkadaş çevresinde “sınırsızlık”la büyümüş bireyler, dünyanın onları beklemediğini fark edince sert bir duvara çarparlar. Ama o duvar, annenin “hayır, bu sana olmaz” demediği çocuklukta inşa edilmiştir. Son Söz: Çocuklarımıza sevgimizi gösterirken “sınır” koymayı unutmamalıyız. Çünkü sınırsız sevgi, çocuğu mutlu değil, dayanıksız yapar. “Hayır” demek, sevgisizlik değil, hayata hazırlıktır.Çocuklar güneşse, biz de onların ozon tabakasıyız. Fazla ısı zarar verir, bazen gölge gerek.Ve en önemlisi “hayırı” doğru zamanlarda kullandığınızda hayır(sız) evladın peşinde koşmaktan vazgeçersiniz. Her şeyin aşırısı ve sınırsızı sonuç itibarıyla bizi yakarken çevremizi kavurur. Çocuk yetiştirmek aslında oldukça basittir sadece biraz özen, sabır ve emek ister, zira aslında hayır demek o kadar kolay değildir. Ancak gelecekte “bu çocuk niye böyle oldu” dememek için sınır(sız), hayır(sız) çocuklar yetiştirip her biri tiran olan bireylerin toplum içinde yer etmesini sakın beklemeyin. Ayrıca bu araştırmalarla kanıtlandığı üzere, hayat başarılarının sıfır olmasını bir yana bırakın daha küçük yaşlarda aşırı şımarık ve sınırsız çocuklarda algısal gelişim geriliği ile birlikte davranış bozuklukları baş göstermektedir.Hayır(sız) evlat yetiştirmemek için “hayır” demeyi bilmek zorundayız ki gelecekte kendimiz ile birlikte evlatlarımızı yakmayalım. Unutmayalım: Güvenli, disiplinli ve sağlıklı bireyler, sevgiyle birlikte sınır koyarak yetişir. Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!