Bırakın çocukları, büyük insanların bile nasıl davranacağını bilemediği, duygularını kontrol edemedikleri bir felaket yaşandı.
Vatandaşlarımızı kaybettik, insanlar acılarını, şaşkınlıklarını yaşayamadan sokaklarda çaresizlik içinde çırpındı durdu.
Peki, bundan sonraki süreç nasıl olacak ve özellikle bu süreç çocuklar için nasıl işleyecek?
Endişe, korku, panik, hüzün, sevinç hepsi iç içe girmiş durumda.
6 Şubat’tın ertesi günü Aile Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nden bir çağrı geldi. Müsait olan kurumların gönüllü olarak sahaya inip, ASHDM’ye destek olarak çocuklarla ilgilenmemiz rica edildi. Diğer kurumlar ve biz Özgecan GBE ve ÇK olarak canla başla çadırlar toplanana kadar ya açık alanda ya da çadırlarda çocuklara kreş hizmeti sunduk. Hepimiz gönüllüydük ve personelimizle birlikte elimizden gelenin yaptık.
Sahada olmak, televizyonda izlediğimizden çok farklı ve çocukların yaşadıkları travmayı birebir gördük. Çocuklarda duyguların dışa vurumunun en güzel somut hali, oyun oynamalarını takip etmek ve yaptıkları resimleri okuyabilmektir.
Evleri yıkılmış, enkazdan çıkmış, sevdiklerini kaybetmiş perişan çocuklarla çalıştık. Özellikle 4 yaş itibarıyla çocuklar oldukça endişeliydi. Bizim hizmet verdiğimiz Huzurevleri kapalı semt pazarıydı. Burada yıkım çok fazla olunca çocuklar enkazları çok rahat görebiliyorlardı. Özellikle 6 yaş ve üzeri çocuklarda kekemelik, ya aşırı taşkınlık ya da suskunluk bariz gözlenebiliyordu. Daha küçük çocuklarda annelerini hep yanlarında istiyor ve çadırda oyun oynamayı reddediyordu. Kimi çocuk kaçarken burnunu kırmış, kimi çocukta ufak tefek sıyrıklar mevcuttu. Hiç unutmayacağım ve korkunun ne büyüklükte olduğunu görebildiğim 10 yaşlarında, bir ayağında spor diğer ayağında botla gezen erkek çocuğu… Evsiz resimler… Depremi anlatan ölüm, doğum, iyi-kötü temalar…
Evet, gördüğümüz manzaralar, ruh halleri çok parlak değildi.
Peki, çocukların daha fazla etkilenmemeleri için nelere dikkat etmemiz gerek,
Burada analara-babalara çok büyük iş düşüyor, zira onlarda evlatları gibi bir felaketten çıktılar. Ancak analık-babalık duygusu işte burada devreye giriyor. Evet, çocuğa yalan yanlış açıklamalar yapmak hiç doğru değildir. Eğer yaşanan olayı anlatamıyorsanız, mutlaka hala sahada çalışan psikososyal destek uzmanlarından yardım alın.
Sürekli depremle ilgili konuşmalar yapmayın, nerede, nasıl yaşayacağınızla ilgili çaresizliğinizi çocuklara hissettirmeyin ki birde çocuk nerede yaşayacağı endişesine kapılmasın, çocuk anlatmadan yaşadıklarını, hissettiklerini anlatması için zorlamayın, olayı doğasına bırakın ancak çocuğunuzu uzaktan takip etmeyi ihmal etmeyin. Ona zaman tanıyın çocuğunuz bir süre sonra ne hissettiğini size anlatmaya başlayacaktır. Televizyonda sürekli bu konuları seyrettirmeyin. Onlara bu doğa olayının normal olduğunun, tedbirler alındıktan sonra böyle şeylerin az yaşanacağının güvenini vermeniz gerek. Çocuk sizin kaygınızı, korkunuzu hissettiği an daha kaygılı olur ve bu onun ruh halini çok daha fazla etkiler ve normal hayata geçmesi çok uzun zaman alır.
Depremzede bir öğrencim aynen şunu demişti. ”Bu felaket Allah’ın bize cezası ve deprem şeytanın işi” aile nasıl bir konuşma yapmış ki çocuk depremi bir ceza ve şeytani bir olay olarak algılamış. Lütfen bu tür söylemlerden uzak durun.
Öncelikle öğretmen olarak; Zorunlu olursa, çocuklar başka okullara nakil yapılacak. O yüzden önce sınıfı uyarmamız gerek. Neticede ağır travma yaşayan çocuğa; sınıfta arkadaşlarının ya da öğretmenin yaşadıklarını sorması , o hazır olmadan ve anlatmak istemeden sorular sorulması, sosyal-duygusal yönden hazır olmadan gruba dahil edilmeye çalışılması endişelerini ve kaygılarını çoğaltır.
Öğretmen, sınıfta, ani sesler, hareketler olmaması için önlem almalıdır. Çocuğa alışma süresi tanınmalı ve olası taşkınlıklarda hoşgörülü, sabırlı davranılmalıdır.
Akranla akranın olumlu yakınlığı en etkili ilaçtır. Bütün bu olacakları da öğretmen önceden mevcut öğrencileriyle konuşmalıdır.
Kısacası hepimizi iyileştirecek ilaç hoşgörü, sıcak bir yakınlık ve güvendir. Hepimiz için zor bir süreçti ve asıl mücadele bundan sonra çok daha çetin. Türk milleti olarak bu felakette birlik ve beraberliği bir kez daha yaşadık. Bundan sonra da olması gereken önlemleri almamız, deprem bölgesinde yaşadığımızın bilincine varıp binalarımızı bu duruma göre yapmamız gerekmektedir.
Halkımıza geçmiş olsun derken, bütün kayıplarımızın ruhları huzur bulsun. Hepimizin başı sağ olsun.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!