Hoşgeldiniz  
ads

“Deprem değil; kötü binalar ve kötü yönetim öldürür!”

admin | 03 Ekim 2019 | Alt Manşet, Genel, Gündem, Manşet, Son Dakika, Sürmanşet, Tüm Manşetler, Yerel Haberler A- A+


“Ranta dayalı imar ve kentleşme politikaları bitmelidir!”

“Deprem anında kullanılacak alternatif haberleşme kaynakları üretilmelidir”

ANKARA – Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, depremlerin değil, kötü binaların ve kötü yönetimlerin insanları öldürdüğüne dikkat çekti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 3. yasama yılı ikinci olağan genel kurulunda görüşülen ‘deprem’le ilgili partisi CHP grubu adına konuşan Dr. Şevkin, deprem gerçeğinin 26 Eylül 2019’da bir kez daha gözler önüne serildiğini hatırlattı.

Marmara Denizi’nin Silivri açıklarında meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından toplam 188 adet artçı deprem meydana geldiğini belirten Dr. Şevkin, Türkiye’nin jeolojik yapısı ve bulunduğu coğrafik konum nedeniyle depremlerin kaçınılmaz olduğu gerçeğiyle hareket etmesi gerektiğini kaydetti.

Türkiye’nin yüzde 96’sının deprem riski altında olduğunu, yerleşim alanlarının ise yüzde 92’sinin deprem riski altında alanlar olarak konumlandığını dile getiren Dr. Şevkin, “Bu gerçekten hareketle başta deprem olmak üzere tüm doğal olayların afete dönüşmesinin önüne geçecek, afet zararlarını azaltıcı ve önleyici, bütünlüklü ve kurumların birbiri ile koordinasyon halinde olduğu  yasal düzenlemeler yapılmalıdır” dedi.

Geçmişte yaşanan depremlere rağmen her deprem sonrası  aynı yıkımla yüz yüze gelmenin olumsuzlukların devam ettiğinin birinci dereceden kanıtı sayıldığını ifade eden Dr. Şevkin, “1999 Marmara depreminden sonra çıkarılan ‘Yapı Denetim Kanunu’ ve mevzuatı beklenen  güvenilir ve sağlıklı  bir denetim sistemini yaratmamıştır. Art arda  yapılan bu yasal düzenlemeler, ülkemizdeki afet ve acil durumlara ilişkin iş ve işlemlerin tek elde toplanması ve yönetilmesi amacıyla oluşturulan AFAD Başkanlığı’nın işlevsizleştirilmesine çalışılması anlaşılır ve kabul edilebilir bir durum değildir” diye konuştu.

KAÇAK YAPILAR İMAR AFFI İLE YASAL HALE GETİRİLDİ

1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ile Türkiye Deprem Tehlike Haritası”nın Türkiye’nin jeolojik gerçekliğine uygun hazırlanmadığını, imar planına esas jeolojik ve jeoteknik etüt raporlarının yönlendirici kabul edilmediği, güvenli yapılaşma süreçlerinde yer alması gereken jeoloji mühendisliği hizmetlerinin dışlandığının görüleceğini vurgulayan CHP’li Şevkin, şunları söyledi:

“Ranta dayalı imar ve kentleşme politikaları ortada iken birbirinden kopuk, yanlış amaca hizmet etmeyen yasal düzenlemelerin bir an önce  düzeltilmesi gerekirken“İmar Barışı” adı altında bir yanlışa daha imza atılmıştır. Aslında imar barışı ile  içme suyu havzaları , tarım arazileri, kıyı alanları,  meralar, orman alanları, dere yatakları, heyelanlı sahalar ile tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan yapılara, “imar affı”  getirilmiştir.

DEPREM VERGİLERİ AMACI DIŞINDA KULLANILDI

Bu kaçak yapılaşma affı ile denetimsiz, yeterli mühendislik hizmeti almamış yapılar da yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır. Bu yasal kılıf, ülkede inşa edilmiş bulunan yapıları depreme karşı güvenlikli hale getirmeyecek, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesinin zemini hazırlanmış olacaktır. 1999 depremi sonrası getirilen vergilerle toplanan kaynak deprem riskini yönetmeye değil bütçe açıklarını karşılamaya dönük olarak harcanmıştır. Yaşanan bunca yıkıcı deprem ülkemizde hala toplumu bilinçlendirme ve depreme hazırlıklı olmak konusunda istenen noktaya getirmemiştir.

TOPLANMA ALANLARI NASIL OLMALI?

Toplanma alanları deprem sonrası temel ihtiyaçların karşılanabileceği elektrik, su, ısınma duş,tuvalet gibi altyapıya sahip açık sığınma alanları olarak belirlenmesi gerekirken, okul bahçeleri, park alanları gibi altyapısız alanların toplanma alanları olarak sunulması da bu konuya ne kadar ciddiyetsiz yaklaşıldığının bir göstergesidir. İstanbul örneğinde olduğu gibi  nüfusu 17 milyona yaklaşan kentte 470 olarak belirlenen toplanma alanı sayısının 77’ye düşmüş olması ayrı bir handikaptır.

Yine benzer şekilde deprem anında trafiğin kilitlenmesi ve ulaşım sorunu depremi afete dönüştüren unsurlardan biridir. Olası bir afet çöken binaların yolu kapama durumu köprü yol ve kavşakların depreme dayanıklılık durumları, olası bir depremde toplanma alanlarına, sağlık kuruluşlarına, kurtarma faaliyetlerine, yardım malzemelerine ulaştırılmasına dönük  ulaşımı  sağlayacak acil yol ağının belirlenmesi gereklidir.  Yine GSM ağının yaşanan küçük çaplı diyebileceğimiz deprem sonrası çöktüğü görülmüştür. Afet zamanlarında yaşanan yoğunluklara dönük, bant ağları genişletilmeli alternatif haberleşmeye dönük çalışmalar yapılmalıdır. Yine elektrik ve içme suyu  gibi ihtiyaçların alternatif karşılanma yöntemleri araştırılmalıdır. Deprem ve afet anında söz konusu ihtiyaçlar karşılanıyor olmalıdır.

KORUMA ÖNLEMLERİ ALINMALI

Depremin tetikleyebileceği endüstriyel kazalardan ve kimyasal patlamalardan korunmak için yerleşim alanları içerisinde kalmış söz konusu tesislerin kent dışına taşınması gereklidir. Doğalgaz boru hatları ve LPG boru hatları gibi tesisler ile ilgili koruma önlemleri alınmalıdır. Sonuç olarak, yara sarmak yönünde değil zarar azaltma ve can kaybını önleme yönünde, risk yönetim çalışması yapılmalıdır. Deprem öncesi, deprem sırasında ve deprem sonrasında sürekli bir çalışma ağı içerisinde hazırlıklı olunmalıdır. Unutulmamalıdır ki; deprem değil, kötü yönetim ve kötü binalar öldürür.”

1111 Kez Görüntülendi.
Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

EN SON HABERLER

© 2017 Gerçek Adana Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.