Her evden
çıkar bir hayırsız evlat, oda zaten tüm aileye yeter!
Ne demek o
hayırsız evlat? ailenin bir kazananı olmuş o evlat berduşça gününü gün eder.
Sonrası malum ne varsa onu satar savar kendi avareliğine sermaye yapar. AKP ‘de
aynen öyle tam bir savurganlık politikası uygulayıp Cumhuriyetin getirdiği
fabrikaları ve sanayi kazanımlarını satıp kendine sermaye yapmış. Fakat
paraların nereye gittiğini bilen varsa geri gelsin.
O kadar çok
kendilerinin yapmadığı Cumhuriyet değerlerini sattılar ki! Nasıl olurda
hayırsız evlat kelimesini kullanmayalım. Ne yaptılar bunları yaparken?
Hiçbir
modern olaylara kendilerini alıştırmadılar özellikle gericiliğe ülkeyi
uyarlayıp koltukta kalmak için her şeyi yaptılar. Hatta en güçlü muhalefet partisi
olarak gördükleri CHP Belediyelerine yaptıkları insan hakları adına utanılacak
durumlar varken hala hırsızlık var deyip insanları kandırmanın yolundalar.
Hâlbuki en büyük hırsızlık olayları kendi hükümetleri döneminde kendi
Bakanlarının aldıkları rüşvet kasetleri ortada iken onlar ne yaptı? O insanları
Elçi atayıp sanki onlara bir nevi rütbe verdiler. Nede olsa kazandıkları bir
şey yok ki, verdiklerinden utansınlar!
Çok değerli
bir işveren arkadaşım hep şunu derdi “Ben hiçbir zaman kazanandan mal almam,
mirasçıdan mal alırım” çünkü üçe beşe bakmaz verir. Kazanmamış ki, satarken
hassas davransın!
Sonrası çok
daha vahim aslında, bunu dile getiren muhalefeti susturmak için onu yandaş
yayın organları ile halka kötü göstermek en büyük yetenekleri. Aynı hitler
döneminin göbelse taktiği, hâlbuki göbelse savaşı kazandıklarını Alman halkına
inandırmıştı! Fakat Rusya, Berlin’e dayanıp halkın kafasana bomba yağdırdığında
gerçeği anlamışlardı ama iş, işten geçmişti. AKP aynı taktiği izliyor
Ülke yangın
yeri ama hala insanlara yok iha, yok siha, yok kızıl elma gibi sadece öldürme
üzerine kurulu teknoloji üzerinden insanları kandırıyor.
En kötüsü,
ülkenin adalet denen kurumunun dibine dinamit koyarak sadece muhalefeti yok
üzerine kurulu bir düzen kurarak Dün Adana’da bir Allahın Belediyesini
alamadıklarının hıncını bu başarıda payı olan Zeydan Karalardan çıkarmayı
umuyorlar. Siz ne yaptınız? Mirasyedi evlat bile sizin kadar acımasız olamazdı.
Ne var ne
yok yediniz, bitirdiniz.
23 yıl sonra
hala bize, yüzünüz kızarmadan güzel günler vadediyorsunuz.
Tecrübe
edindiğinizi, bundan sonra güzel işler yapacağınıza inandırmaya çalışıyorsunuz.
Hayır, öyle
değil;
Ülkeyi
yönetmek liyakat ister.
Ülkeyi
yönetmek eğitim ister.
Ülkeyi
yönetmek kültür ister, bilim ister, sanat ister, ekonomik deneyim ister..
Ve Ülkeyi
yönetmek için demokratik bir kafa yapısına ihtiyaç vardır.
Ülkeyi
yönetmek, sağlıklı bir dış politika, kazan kazan ilkesine harfiyen uyulan dış
ticaret ister.
Ülkeyi
yönetmek, üretim ister, teknoloji ister, pırıl pırıl beyinler yetiştiren eğitim
kurumları ister.
Ülkeyi
yönetmek, ülkenin Anayasasının verdiği yetkilerin ötesine geçmemeyi gerektirir.
Ülkeyi
yönetmek, ülkeyi yönetenlerin toplumu kamplaştırmaması, kutuplaştırmaması,
birbirine düşman etmemesini gerektirir.
Ülkeyi
yönetmek, adaletli bölüşüm ister.
Bunlar
olmadı mı, doları, faizi kontrol edemez hale gelir, patatese, soğana muhtaç
edersiniz milleti.
Eti,
nohuttu, mercimeği ve teknolojiyi paranız kadar dışarıdan alabilirsiniz belki
ama okullarınızda bilim ve teknoloji değil, ölü yıkamayı ve pamuk tıkamayı iyi
bilen kayıp nesiller yetiştirirsiniz.
Ve Cahilin
feraseti ile bir süre koltuğunuzu korursunuz belki ama, unutmayın, cahilde aç
kalmaya görsün!.
Yıllardır
omzuna tünediğinizi fark eder ve sizi omzundan silkeler atar.
Farkında
değil misiniz, sizi omuzunda taşıyanlar alttan parmak atmaya başladı.
Sonrasını
yaşamadan izzet-i ikbal ile kabul edin artık.
‘Yapamıyoruz,
özür dileriz’ demek bu kadar mı zor?
Siz hala muhalefete acı çektirerek ülkeyi yönetmeyi
deniyorsunuz! Fakat gün gelir devran döner hesap zamanı o yok ettiğiniz Adalet
size gerek olur!