Hoşgeldiniz  
ads

Antakyalı Enkaz zede Aytaç ne güzel özetlemiş durumu.

SÜLEYMAN YALÇIN | 25 Şubat 2023 | Alt Manşet, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Manşet, Son Dakika, Sürmanşet, Tüm Manşetler, Yerel Haberler


SÜLEYMAN YALÇIN
gercekadana01@gmail.com

Antakya’da Azrail ve yardımcılarının kurduğu düzen, bize hiç şans tanımadı…İlk önce depremle birlikte, pijamaları İle dışarıya çıkabilen insanları, buz gibi havada, gök gürültülü sağanak yağış bekliyordu. Bu yeterli gelmedi, yağış doluya döndü. Arabanız evin önünde ve hasarsızsa, içinde benzin varsa, ha bide pijamanızın cebinde anahtar varsa, içine geçip sıcacık ortamda depremin ve yağmurun durmasını bekleyebilirdiniz. Çoğunluk ne mi yaptı? Maalesef küçük şanslı bir azınlık dışında herkes; sırılsıklam, tırtır titreyerek, yakınlarına ulaşmaya çalışarak, en kazlardan gelen çığlıkları dinleyerek, yardım gelmesini bekledi. Ne yapalım

🤷🏻‍♂️

, başa gelen çekilir, çok şükür bir havaalanımız vardı. Neredeyse tüm STK’ların oraya havaalanı yapılması uygun değil demesine rağmen yapılmıştı. Antakya’ya aynı gün, uçaklarla her türlü yardım, arama kurtarma ekibi gelebilirdi. Ama Azrail’in başka bir planı vardı. Koca deprem bölgesinde havaalanı kullanılamaz durumda olan tek şehir Antakya’ydı. Maalesef 6. güne kadar, hava yolundan gelebilecek yardımı kaybetmiştik. Hiç sorun değil, Hatay’da Türkiye’nin en büyük limanlarından biri vardı, İskenderun limanı. Oradan her türlü yardımı alabilirdik. Ama Azrail’in planı tıkır tıkır işliyordu. Depremle birlikte başlayan yangın 3-4 gün boyunca söndürülememişti. Yakıt tankerleri ve yardım gemileri limana yanaşamıyordu. Deniz yolundan gelecek desteği de kaybetmiştik. Tamam, olabilir ama panik yapmaya gerek yoktu, çünkü yeni hizmete açılan 4 şerit gidiş, 4 şerit geliş otobanımız vardı. Destek oradan gelebilirdi. Halbuki böyle bir olasılık zaten yoktu. Çünkü koca otoban, BELEN’de tek şeride düşüyordu. Yani planlayıcılar, Antakya gibi bir şehire, giriş ve çıkış için tek şeridi yeterli görmüşlerdi, otoban İle Belen geçidini by-pass etmeye gerek duymamışlardı. Hem böylece Belen esnafının geliri de korunmuş olacaktı. (Otobanda Yapılacak bir mola alanı ile kolayca çözülecek bir durumken, bu tercih edilmemişti.)Artık Havayolunu, deniz yolunu kaybeden, kara yolu zaten yetersiz olan, yerlebir olmuş Antakya yardım bekliyordu. Gelen arama kurtarma ekiplerinin sadece İskenderun’dan, 60 km mesafedeki Antakya’ya ulaşması 6-8 saat sürüyordu. Her gelen ve tek umudumuz olan, destek ve yardım konvoyları, durumu daha da kötüleştiriyordu. Artık şehre ulaşmak mümkün değildi. Maalesef yaralıların tahliyesi de yapılamıyordu. Çok şükür hastane açısından şanslı bir şehirdik. Her türlü imkana sahip yeterli sayıda özel hastanemiz, devlet hastanemiz vardı. Yardım gelene kadar, bir çok kişiyi hayatta tutabilirdik….Şayet ayakta kalabilselerdi….En büyük 3 özel hastane, Antakya ve İskenderun devlet hastaneleri çökmüştü. Bu yetmezmiş gibi doktorların yaşadığı site diye bilinen bir site çökmüş, onlarca doktor da enkaz altında kalmıştı. Eczanelerin talan edilmesi ise herşeyi daha da zorlaştırmıştı.Hasta ve yaralıların kaderine terkedilmesi artık kaçınılmazdı. Tamam, enkaz altında kaldık. Neyseki hepimiz telefonla uyuyorduk. Arayıp bulunduğumuz yeri, canlı olduğumuzu bildirebilirdik, yardım isteyebilirdik. Çünkü 99 depreminde böyle olmuştu, birçok kişi bu şekilde kurtulmuştu. Maalesef 2023’e gelindiğinde bu mümkün değildi. GSM operatörlerinin dronlu baz istasyonu reklamlarının fantazi olduğunu acı bir şekilde öğrendik. Enkaz altında yanınızda 5 telefon da olsa, hiç kimseye ulaşma şansınız yoktu. Meğerse ömrünüz, bir binanın üstüne dikilen baz istasyonunun ömrü kadarmış. Olsun, devlet bir yolunu bulurdu bizi kurtarmak İçin. Umut bizi ayakta tutan tek şeydi. Bundan vazgeçemezdik. Peki onlar ne durumdaydı? Devletin tüm kritik binaları yerle bir olmuştu. Devlet zihnen ve bedenen çökmüştü. Ayakta kalan okullar (Tabiki hayırseverlerin yaptığı); Valilik, Kaymakamlık, Emniyet müdürlüğü ve Belediye’ye dönüştürülmüştü. Afetlerde KIZILAY’ın adını duymak, bayrağını görmek bile, bize iyi gelirdi. Can havliyle bağışlarımızı yapar birçok afetzedeye iyi geldiğimizi bilirdik. Sanırım gözbebeğimiz Kızılay’ımıza haber verilmemişti. Yoksa o bizi asla böyle bırakmazdı. AFAD mı?…..Kendi kendiyle ve diğer yardım kuruluşları İle boğuşuyor, organize olmaya çalışıyordu. Eminim vakit olsaydı çok iyi şeyler yapacaktı. En kritik saatler hızla kaybediliyordu. Asker mi?….Sinirleri alınmış, reflexleri yok edilmişti. Ordunun kimyası değişmişti, davranış şekli bu değildi. Öyle ki, o kritik süreyi neden kışlada geçirdiklerini kendilerine bile açıklayamıyorlardı. Azrail, artık deprem bölgesindeki en yüksek ölüm sayısına Hatay’da ulaşabilirdi.Artık bu cehennemi yaşayanlar için yakınlarının cenazesine ulaşmak ve onları defnedebilmek tek gayeye dönüşmüştü. Bunu başarabilmek tek mutluluk kaynağıydı. Gelinen noktada, kainatta yapayalnız ve çaresiz bırakılan bizlere, sadece “KADER”e inanmak kaldı.Antakya’lı Aytaç…

627 Kez Görüntülendi.
Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

EN SON HABERLER

© 2017 Gerçek Adana Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.