Seray Sayar Levent | 13 Haziran 2025 | Alt Manşet, Genel, Gündem, Manşet, Son Dakika, Sürmanşet, Tüm Manşetler, Yerel Haberler A- A+
Bugün sizlerle toplumun ya da ailelerin konularını paylaşmak yerine, kısa bir tatil sonrasında izlenimlerimi paylaşmak istiyorum, kim bilir, belki Mardin’e uğramak isteyenlere rehber olur. Öncelikle bayramda asla gitmemeniz gereken bir yer… Esnafın ifadesiyle iki yıldır bu şekilde yoğunluk yaşanıyormuş nedeni de bir dizi çekiminin etkisiymiş ve hatta onların tavsiyesi hafta sonu da gelinmemesi üzerine. Zira insan seli gibi bir hareket varken, bizim tipik davranışımız her şey iki katı pahalı. Ayrıca Mardin Merkez de Süryani şarabı adı altında Ege şaraplarını bol bol görebilirsiniz. Bunu çaycı esnafa sorduğumda “ niye yıllanmış şarapları satsınlar ki kendileri içiyor” diyerek olaya açıklık getirirken, çok güzel bir yolda anlattı… “Eğer gerçek Süryani şarabı içmek istiyorsanız yılbaşı ayinlerine katılın, işte o şarapların hepsi özeldir” Anlayacağınız ilk yılbaşında bir kiliseye uğramak farz oldu. Ayrıca, lütfen, bebelerinizle böyle bir kültür gezisi asla yapmayın, hem bizim gibi ihtiyarları hem de bebelerinizi düşünün. Zira çocukların hepsi bin perişan halde, o yokuşları manastırların merdivenlerini, sıcağın ardında kan ter içinde çıkmaya çalışırken, göklere yükselen doğal koroyla memleketi inletmeleri ayrı, bir de mezarlıkların üzerinde zıplayıp, adamların yüzyıllardır koruduğu, kolladığı onlar için kutsal olan her şeyi mıncıklamaları bir ayrı konu… Manastır gezilerinde ki onlar da din insanı “lütfen çocuklarınızı zapt dedin, lütfen oraya çıkarmayın buraya çıkarmayın” yakarışları hala kulağımda. Diyeceksiniz ki o zaman gezdirmesinler iyi de ne yapsınlar onlarda ekmeğinin peşinde… Zaten başpapaz ya da rahipti çok anlamam, her gittiğimiz yerde uzaktan bizi izleyip kendini korumaya alıyordu, Allah esirgesin çocuklar onu görse sakalı saçı kalmazdı.Anlayacağınız, gençler kültür miraslarını ve bizi korumak için lütfen çocuklarınızla kültür gezisine çıkmayın, zaten gariplerim hiç bir şey hatırlamayacak, onun yerine gidin denize, yaylaya oh mis… Ayrıca Mardin’e gidip pizza yemek ayrı bir tecrübe. Meğer Mardin’in pizzası meşhurmuş ve bunun için birde pizza köyü inşa etmişler. Belki biliyorsunuzdur, bunu da yeni öğrendim cehaletime sayın. Mavi şekerleri meşhur, bir de Mardin çöreği… Ne yazık ki her yer de olduğu gibi bununda piyasası var. Öyle cadde tarafından bu dediklerimi alırsanız iki kat para ödersiniz, çarşının arka taraflarına gittiğinizde aynı ürünleri yarı fiyatla alabiliyorsunuz. Kaldığımız otel çarşıdaydı, otel sahibi gençten bir delikanlıydı. Oraya da kayyum atanmış. Delikanlı “bu hep böyle oluyor, ancak ne yapıldıysa diğer parti varken yapıldı. Gitmeseydi bütün bu kaçak katlara yıkım kararı verilmişti. Şimdi hepsi yıkılacak” diyerek damdan bana Mardin’in o muhteşem tarihi evlerini işaret etti. Akşam vakti fark etmemiştim. Sabah özellikle tekrar baktığımda, evet, tarihi evlerin çoğunun üstüne bir iki kat çıkılmıştı. Sonra tekrar, bizden hiç bir şey olmaz diye düşünmeden edemedim. Bu aralar vizesiz yeni gelişmekte yoksul ülkeleri geziyorum, hepsinin müthiş bir tarihi var ve gezdiğim hiçbir yerde ne kadar eski olursa olsun tarihi dokuya dokunulmamış ve o mirası özenle korumuşlardı ayrıca yaşama alanlarıydı o tarihi evler, hanlar, dükkânlar. Ya biz de… Ne kadar yoksul olurlarsa olsunlar tarihlerini koruyanları görüce, bir defa daha bunun varlıkla yoklukla ilgili olmadığını fark ettim. Durmadan Süryani şarabı, manastır deyip duruyoruz. Peki, asıl mekanın sahipleri kimdir, nedir? Bunu da merak edip araştırdım. Bu arada manastırların hepsinin başında “Mor” yazıyor “Mor” Arami dilinde aziz, ulu anlamındaymış. Manastır rehberleri, bütün din insanlarının ve öğrencilerinin Aramice bildiğini ve bu dille ayin yaptıklarını söylerken Süryaniliğin bir ırk olduğunu büyük bir gururla anlattılar. Zaten Nuh peygamberin oğlu Sami kaviminim devamı olduğunu genel olarak hepimiz biliyoruz. Benim yine cahilliğime verin, Süryani rahiplerinin ya da papazlarının sandalyede doğuya oturarak gömüldüğünü bilmiyordum. Her manastırda genel olarak bodrum katlarında taştan lahit şeklinde süssüz sade mezarlıklar var. Her ölen din lideri için o taşlar yerinden kaldırılıp, öleni doğuya bakacak şekilde sandalyeye oturtup üzerine birkaç avuç toprak atıp mezarlığı kapatıyorlarmış. Yeni ölen olduğu zaman kemikleri bir kenara koyup işlemi aynı şekilde bitiriyorlarmış. Gerçi bizde de yıllar geçince cenazenin üstüne yeni bir cenaze yatırabiliyoruz. Anlayacağınız herkesin bir inanç şekli var ancak bana yine de çok ilginç geldi. Daha önce de Sırbistan tarafında Hıristiyan mezarlıkların da her gün çiçeklerin tazelendiğini ve her akşam mezar taşının üzerinde kandil yakıldığını görmüştüm. Özellikle İsa peygamberin tekrar doğuşuna inanan dinlerde hepsi ölmüşlerini bugüne hazırlama ritüelleri yaparak, bağlılıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Gelelim Süryanilere… Mardin Süryanileri, Türkiye’nin güneydoğusunda, özellikle Mardin ili ve çevresinde yaşayan kadim bir Hristiyan topluluğudur. Kökleri binlerce yıl öncesine, Mezopotamya’nın erken dönemlerine kadar uzanır. Süryaniler, Aramice konuşan eski bir halktır ve Hristiyanlığı ilk kabul eden topluluklardan biridir.Mardin ve çevresi, Antik Mezopotamya’nın bir parçasıdır ve Süryani kültürünün önemli merkezlerinden biri olmuştur.Milattan sonra 1. yüzyıldan itibaren Hristiyanlığı benimsemişlerdir. Daha önce Süryaniler Güneş’e inanır, Güneş’in doğuşuyla ibadetlerini gerçekleştirirlermiş. Bölgede ilk Hristiyanlığı kabul eden grupturlar. Süryani Ortodoks Kilisesi bu bölgede oldukça yaygındır. En önemli dini merkezi Deyrulzafaran Manastırıdır (Mardin merkezine 5 km uzaklıkta). Bura da Sami ve Enoş peygamberlerin mezarları vardır ve her ikisinin mezarı da Sami peygamberin isteği ile mezarlıkların için de değil yerde üstü beton kaplı ancak inananlar toprağına dokunsun diye kenardan açıktır. Manastır rehberinin deyişine göre “Sami peygamber öyle tevazu sahibiymiş ki kendini yüksek yerlere gömmelerini istememiş ve beni ayak altına gömün, ben kimseden üstün değilim” demiş. İlk Sami peygamber ölmüş daha sonra Enoş peygamberi de aynı şekilde gömmüşler. Ayrıca bu manastırda 60 kişi yaşıyormuş bunlar rahibeler, rahipler ve öğrenciler… Diğer manastırlarda da aynı şekilde yaşam alanları varken, hepsinde de öğrencilerin eğitimi devam ediyor. Mardin Süryanileri ağırlıklı olarak Süryani Ortodoks mezhebine bağlıdır. Litürjik dilleri kadim “Süryanice (Aramice’nin bir lehçesi)” dir. Diğer manastırlar; Mor Gabriel Manastırı (Midyat yakınlarında), Mor Yakup, Mor Hananyo, Mor Mihail Noel, Paskalya gibi Hristiyan bayramlarını kutlarlar, fakat ayinler kadim Süryanice ile yapılır. İşte bu ayinlerde gerçek Süryani şarabı içme şansımız oluyormuş. Sonsöz: Gelelim neden oturarak gömüldüklerine? Bu şekilde, diriliş günü kalktıklarında yüzleri İsa Mesih’in doğudan gelişine dönük olur.Süryani Ortodoks geleneğinde, genellikle baş batıda, ayak doğuda olacak şekilde gömülürler. Bu, Hristiyan genel geleneğiyle uyumludur. Papazlar ve yüksek rütbeli din adamları ise bazı özel durumlarda oturur pozisyonda (lotus ya da dua eder gibi) gömülmüş olabilir. Bu pozisyon, onların öğretici, dua eden ve halkına yön veren konumunu sembolize eder. Özellikle manastırlarda veya aziz olarak görülen din adamlarında bu tür gömüler yapılmıştır. Oturur pozisyonda gömülme, öğretmeye, duaya ve dirilişe hazır olma halini simgeler. Aynı zamanda, kilise liderlerinin yaşarken oturarak vaaz vermesi ve öğretmesi, ölümünden sonra da bu pozisyonda kalmasıyla sembolize edilir.Aklınız da olsun, buraları müze olmadığı için, müze kartı,65 yaş, öğrenci gibi indirimler yok. Girişler fiks yüz elli Türk Lirası ancak manastırlar dışında çok güzel tarihi camiler ve yapılar var. Kadim şehir ünvanını boşa almadığı ortada. Haaa unutmadan lütfen gezeceğiniz tarihi yerleri önce bir araştırın ve en önemlisi Allah rızası için, hele manastırın içinde yılların Süryanilerini Müslüman yapmaya çalışmayın. Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!