Çok konuşulan bir söylem, ama oda çalıyor!…
Yani onun çalması senin çalman için hak mı oluşturuyor?
Şehir hayatı toplumları iyice çürümeye ve dahi birilerin
üstünden nemalanan insanlar oluşturmaya başladı. Söylem belli eğer bir ülke
kötü yönetiliyor ve o ülkede tarım, ekonomi, eğitim, sağlık yerlerde sürünüyor
ve insanların yaşam tarzı düşüyorsa şunlar çok öne çıkar.
Hırsızlık…
Fahişelik…
Mafya…
Bakın güzel ülkemden manzaralara,
İmam, imamın karısını kaçırmış, karısı giden imam birde bu köyde
utanç var diye çalışmasın diyen Diyanete şikâyet eden halkın ne kadar gurur
yaşadığını da gördük.
Bakınız;
parkta kuran kitabı satıyorum diyerek 15 yaşındaki çocuğun telefonunu gasp eden
haplı kişi, 7 defa hacca gittim dediğinde Fatiha’yı oku dediklerinde ne bilim
demişti.
Sizce de bunlar ahlâkî çöküntünün sonucu değil midir
ve ‘Ahlâk Reformu’nu gerektirmiyor mu?
Kötü insanlara tahammül eden, aman başım ağrımasın diye
görmezden gelen, ondan nemalandığı için destek veren, neme lazım diyenler
çürütür toplumu…
Zaten böyle bir toplum çoktan çürümüş demektir…
Sıkı bir üniversite diploması herhangi bir siyasi
parti referansından daha değersiz ise bilimsel ve teknolojik gelişme olmaz,
kurumların içi boşalır, beyin göçü olur. Bu ülkelerin fakirleşmesi ise
kaçınılmaz olur…
Diyelim ki, “Kudretli birinin lütfuyla
bir makama gelenler, onun kölesi olurlar. O makamın devamı için yanlış doğru
demeden her şeye kafa sallar, hiçbir şey üretemezler.” Ve
“Antilopların sırtındaki bitleri yiyen kuşlar bile bunlardan daha faydalı
ve onurludur.” İnanın…
Bu kadar pişkinlik, arsızlık,
yüzsüzlük yoktu, bir zamanlar…
Olan olayların hepsi şehrin vahşi
karmaşasından kaynaklanıyor.
O zaman sebep, sonuç belli Ferdi
Tayfur’un şarkısındaki gibi,
Hadi
gelin köyümüze geri dönelim